MENFİ TESPİT VE SENETLERİN İPTALİ DAVASI – UYUŞMAZLIĞIN ÇÖZÜM YERİ – İŞ BÖLÜMÜ İLİŞKİSİ

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2023/6-892
K. 2023/1165
T. 29.11.2023
MENFİ TESPİT VE SENETLERİN İPTALİ DAVASI ( 6102 SK Geç. Md. 9
Gereğince Eldeki Davada Mülga 6762 SK Md. 5 Uygulanacağından
Davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde Görülmesi Gereği – Davanın
Açıldığı Tarihte Asliye Hukuk İle Asliye Ticaret Mahkemeleri Arasındaki
İlişkinin Görev Değil İş Bölümü İlişkisi Olduğu/Uyuşmazlığın Asliye Hukuk
Mahkemesince Görülüp Sonuçlandırılması Gerektiği )
UYUŞMAZLIĞIN ÇÖZÜM YERİ ( Menfi Tespit ve Senetlerin İptali Davası

  • TTK’nun Geçici 9. Md.sindeki Geçiş Hükmü Gereğince Eldeki Davada
    Mülga 6762 Sayılı Kanunun 5. Maddesi Uygulanmak Suretiyle Davanın
    Açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesinin Davayı Sonuçlandırması Gerektiği )
    İŞ BÖLÜMÜ İLİŞKİSİ ( Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Asliye Hukuk
    Mahkemesinde Açılan Davada Asliye Hukuk ve Ticaret Mahkemesi
    Arasında Görev Değil İş Bölümü İlişkisi Mevcut Olup İş Bölümü İlk İtiraz
    Olarak İleri Sürülmediği Takdirde Davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde
    Görülmesi Gereği/Davanın Açıldığı Tarihte Ticaret Mahkemesi
    Bulunmadığından Davalılardan İş Bölümü İtirazında Bulunmaları
    Beklenemeyecek Olup Asliye Hukuk Mahkemesi Davaya Bakmakla
    Görevli Hâle Geldiğinden Sonradan HSK Kararı İle Kurulup Faaliyete
    Başlayan Asliye Ticaret Mahkemesi’nin Görevli Olduğundan Söz
    Edilemeyeceği )
    2709/m.142
    6100/m.1,20,114,115
    6102/Geç.m.9
    6762/m.5
    ÖZET: Uyuşmazlık; eldeki davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye
    hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye ticaret mahkemesi mi olduğu
    noktasında toplanmaktadır.
    6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 9. maddesindeki geçiş hükmü
    gereğince 01.07.2012 tarihinden önce açılan eldeki davada mülga 6762
    Sayılı TTK’nın 5. maddesi uygulanmak suretiyle davanın açıldığı asliye
    hukuk mahkemesinin davaya bakarak sonuçlandırması gerekmektedir.
    Somut olayda; mutlak ticari davalar arasında sayılmayan menfi tespit ve
    senetlerin iptali istemiyle 02.04.2008 tarihinde ticaret mahkemesi sıfatıyla
    Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada asliye hukuk ve ticaret
    mahkemesi arasında görev değil, iş bölümü ilişkisi mevcut olup, mutlak
    ticari davalar hariç eldeki davada olduğu gibi iş bölümü ilk itiraz olarak
    ileri sürülmediği takdirde, davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesinde
    görülmelidir.
    Eldeki davanın açıldığı tarihte Fethiye’de ticaret mahkemesi
    bulunmadığından, davalılardan iş bölümü itirazında bulunmaları
    beklenemez. Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi artık eldeki davaya
    bakmakla görevli hâle geldiğinden ve davayı görerek sonuçlandırması
    gerektiğinden, sonradan HSK kararı ile Muğla ilinde kurulup 01.09.2021
    tarihinde faaliyete başlayan Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli
    olduğundan söz edilemez.
    DAVA : 1. Taraflar arasındaki menfi tespit ve senetlerin iptali davasından
    dolayı yapılan yargılama sonunda, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince
    verilen davanın usulden reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi
    üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda
    bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
  1. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
  2. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği
    düşünüldü:
    KARAR : I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi
  3. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin eski yönetim kurulu
    başkanı ve ortağı olan dava dışı …’nın şirketle arasındaki husumet
    nedeniyle şirketi zarara uğratmak ve haksız şekilde menfaat temin etmek
    amacıyla davalılar ile anlaşıp birlikte hareket etmek suretiyle dava konusu
    senetleri keşide edip davalılara vererek şirketi borçlandırdığını, söz
    konusu senetlerin hukuki mesnetten yoksun olup, hiçbir alacak/borç
    ilişkisine dayanmadığını ileri sürerek menfi tespit davasının kabulüne,
    davalıların lehdar olarak alacaklı göründüğü dava konusu senetlerden
    dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve senetlerin iptaline
    karar verilmesini talep etmiş; 02.05.2008 havale tarihli dilekçesinde ve
    15.07.2008 tarihli duruşmada alınan beyanında ise davalılardan …
    yönünden davayı istirdat davasına dönüştürdüğünü belirtmiştir.
    Davalılar Cevabı
  4. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacı şirkete ait
    otelden bozma diyaliz merkezi binasının inşası ve tüm tadilat işini, inşaat
    mühendisi … aracılığıyla üstlendiğini, kurulan bu iş ilişkisinde müvekkilinin
    inşaat mühendisi N. ile yaptığı anlaşma gereğince işe ait bütün
    harcamaları ve ücreti doğrudan N.’ten aldığını, daha sonra davacı
    şirketin, yetkilisi … aracılığıyla bazı ilâve tadilatların yapılmasını talep
    ettiğini, tüm işlerin ve talep edilen ilâve tadilatların müvekkili tarafından
    zamanında ve eksiksiz olarak ifa ettirildiğini, yapılan işlerin karşılığında
    davacı şirketin yetkilisi …’nın dava konusu senedi keşide ederek verdiğini,
    verilen senedin bedelsiz olmadığını belirterek davanın reddini
    savunmuştur.
  5. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkilinin yetkilisi
    olduğu şirket arasında imzalanan protokol ile Fiesta Otelin bulunduğu
    binanın diyaliz merkezine dönüştürülmesi için gerekli proje ve
    mühendislik hizmetlerinin yürütülmesi işinin üstlenildiğini, davacının iş
    bedelini toplam 30.000,00 TL tutarındaki üç adet senetle ödeyeceğinin
    kararlaştırıldığını, taahhüt edilen işin süresinden önce ifa edilerek teslim
    edildiğini, ancak davacının vadesi gelen senetleri ödemediğini, bunun
    üzerine müvekkilinin senet bedellerinin tahsili için icra takibi başlattığını,
    söz konusu senetlerdeki imzanın senetlerin tanzim tarihinde davacı şirketi
    tek başına borçlandırmaya yetkili olan …’ya ait olduğunu, davacının
    senetlerden dolayı borçlu olmadığını yazılı delillerle ispatlaması
    gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
  6. Davalı … dava dilekçesi ekli usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen
    cevap dilekçesi sunmamış; Özel Dairenin birinci bozma kararından sonra
    yapılan yargılama aşamasında davalının vefat etmesi ve davacı vekilinin
    davalı mirasçılarının davaya dâhil edilmelerine yönelik dilekçe sunması
    üzerine mahkemece davalının mirasçılarına usulüne uygun davetiye
    tebliğ edilmiş, ancak davalı mirasçıları cevap dilekçesi sunmamış,
    yargılamaya katılmamışlardır.
    İlk Derece Mahkemesi’nin Birinci Kararı
  7. Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi
    Sıfatıyla) 11.01.2013 tarihli ve 2008/153 Esas, 2013/76 Karar sayılı kararı
    ile; dosyada mevcut ticaret sicil gazetesi örneklerine göre …’nın
    29.03.2007 ile 25.05.2007 tarihleri arasında davacı şirket adına tek
    başına imza yetkisinin bulunduğu, davaya konu senetlerin tanzim
    tarihlerinin 01.04.2007, 02.04.2007 ve 20.04.2007 olduğu, bu hâli ile
    senetlerin düzenlendiği tarihte …’nın davacı şirketin yetkilisi olduğu, yetkili
    temsilci tarafından imzalanan senetlerden dolayı temsil edilen davacı
    şirketin sorumlu olduğu, senetlerin davacı şirket kayıtlarında yer
    almamasının davacı şirketin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı ve
    davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar
    verilmiştir.
    Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı
  8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı
    vekili ile davalılar … ve … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
  9. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 18.11.2015 tarihli ve
    2015/3467 Esas, 2015/5848 Karar sayılı kararı ile;
    “…Dosya kapsamından, Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/845
    Esas sayılı dosyasında dava konusu bonolar ile ilgili resmi belgede
    sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından kamu davası açıldığı, sanıklar
    hakkında beraat kararı verilmesine rağmen davacı katılan tarafından
    kararın temyiz edildiği, bu nedenle kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
    Olaya zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818 Sayılı Borçlar
    Kanunu’nun 53. maddesi (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.
    maddesi) uyarınca ceza yargılamasında sübuta eren maddi olgular hukuk
    hakimini bağlar. Bir başka deyişle ceza davasında, sübuta eren maddi
    vakıaların hukuk davasında nazara alınacağı açıktır. Görülmekte olan ve
    henüz kesinleşmediği anlaşılan ceza davasının sonuçları eldeki hukuk
    davasını etkileyecek niteliktedir.
    Mahkemece yapılması gereken iş, ceza davasının kesinleşmesini
    beklemek, ceza davası kesinleştikten sonra ceza yargılamasında sübuta
    eren maddi olguları ve toplanan tüm delilleri birlikte değerlendirmek ve
    sonucuna uygun karar vermekten ibarettir. 6100 Sayılı HMK’nın 165/1.
    maddesi hükmü gereğince ceza davası bekletici mesele yapılmadan ve
    sonuçları değerlendirilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm
    tesisi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar
    bozulmuştur.
    İlk Derece Mahkemesi’nin İkinci Kararı
  10. Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi
    Sıfatıyla) 23.11.2021 tarihli ve 2016/289 Esas, 2021/526 Karar sayılı
    kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte
    olan davanın ticaret mahkemelerinin görevine giren dava ve işlerden
    olduğu, görevle ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olduğundan
    taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında resen
    gözetileceği, yargılama sırasında Hâkimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun
    07.07.2021 tarihli 608 Sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret
    Mahkemesi’nin kurulduğu ve 01.09.2021 tarihinden itibaren faaliyete
    geçtiğinin belirlendiği, dolayısıyla mahkemenin dava konusu somut
    uyuşmazlık bakımından görevsiz hâle geldiği gerekçesiyle dosyanın
    görevli ve yetkili Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine devrine ve
    gönderilmesine karar verilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi’nin Üçüncü Kararı
  11. Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.12.2021 tarihli ve 2021/1482
    Esas, 2021/1184 Karar sayılı kararı ile; Hâkimler ve Savcılar Genel
    Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 Sayılı kararı ile kurulmasına karar
    verilen ve yargı çevresi tüm Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenen
    Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi ile ilgili kararın 01.09.2021 tarihinden
    itibaren uygulanmasına karar verildiği, eldeki davanın 02.04.2008
    tarihinde asliye hukuk mahkemesinde açıldığı, dava tarihinde yürürlükte
    bulunan mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (mülga 6762 Sayılı
    Kanun) 5/1. maddesine göre dava tarihi itibariyle Fethiye ilçesinde ayrı bir
    ticaret mahkemesi bulunmadığından asliye hukuk mahkemesinin davaya
    bakmakla görevli olduğu, davadan sonra yürürlüğe giren 6102 Sayılı Türk
    Ticaret Kanunu’nun geçici 9/1. maddesine göre 6102 Sayılı Kanun’un
    yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önceki davalara, davaların açıldığı
    mahkemede bakılması gerektiğinden davaya bakmakla görevli
    mahkemenin Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle 6100
    Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2. maddelerine
    göre davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, mahkemenin
    görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep
    edilmesi hâlinde dosyanın görevli ve yetkili Fethiye 1. Asliye Hukuk
    Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
    Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
  12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı
    vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
  13. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.06.2022 tarihli ve 2022/2518 Esas,
    2022/3344 Karar sayılı kararı ile;
    “…Somut uyuşmazlıkta dava Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Fethiye
  14. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır. Dava tarihinde Fethiye’de
    müstakil ticaret mahkemesi bulunmaması nedeniyle, ticari dava
    niteliğindeki uyuşmazlığa bakmaya, davanın açıldığı Asliye Hukuk
    Mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında Hakimler ve Savcılar
    genel kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 Sayılı kararıyla Muğla ili mülki
    sınırlarının yargı çevresi olarak belirlenen Muğla Asliye Ticaret
    Mahkemesi’nin kurulduğu ve 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçtiği
    anlaşıldığından Asliye Hukuk Mahkemesince dosyanın Asliye Ticaret
    Mahkemesine re’sen gönderilmesine dair verilen karar usul ve yasaya
    uygun bulunduğundan Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevsizlik
    kararı verilmesi doğru olmamıştır. Kararın bu nedenle bozulması
    gerekmiştir…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma sebebine göre
    davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer
    olmadığına karar verilmiştir.
    Direnme Kararı
  15. Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.03.2023 tarihli ve 2022/910
    Esas, 2023/133 Karar sayılı kararı ile; dava tarihinin 02.04.2008 olduğu
    ve davanın 01.09.2021 tarihinden önce açıldığı, her davanın açıldığı
    tarihteki duruma tâbi olduğu, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete
    geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince davanın görülmesinin
    olanaklı olmadığı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 07.07.2021
    tarihli ve 608 Sayılı kararında açıkça işbu kararın 01.09.2021 tarihinden
    itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış olan
    ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu, ilgili kararda
    doğal hâkimlik ilkesinin gözetildiği, HSK kararında görülmekte olan
    davaların devri ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği,
    sonradan ortaya çıkan değişikliklerin görev ve yetkiyi etkilemeyeceği,
    yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hüküm yoksa mevcut
    mahkemelerin görevsizlik kararı vererek ellerindeki derdest dosyaları yeni
    kurulan mahkemelere gönderemeyeceği, 01.09.2021 tarihinden önce
    açılan ticari davaların görevsizlikle gönderilmesinin tabii hâkim ilkesine ve
    HSK tarafından yapılan düzenlemeye aykırı olduğu gerekçesiyle direnme
    kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi
  16. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    II. UYUŞMAZLIK
  17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
    HSK’nın 07.07.2021 tarihli, 608 Sayılı kararı ve HSK Birinci Dairesi’nin
    08.07.2021 tarihli, 568 Sayılı müstemir yetkilerin belirlenmesine ilişkin
    kararı üzerine Muğla ilinde asliye ticaret mahkemesinin kurulduğu ve
    01.09.2021 tarihinde faaliyete geçtiği somut olayda; eldeki davaya
    bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye
    ticaret mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
    III. GEREKÇE
  18. Bilindiği üzere görev, 6100 Sayılı Kanun’un 1. maddesinde;
    “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar,
    kamu düzenindendir” şeklinde düzenlenmiştir.
  19. Usul Hukuku açısından görev, bir yargı yerinin davanın konusu
    yönünden yetkili olması durumudur. Birden çok yargı düzeninin
    bulunması veya bir yargı düzeni içinde birden çok yargı yerinin yer alması
    yargı düzenleri veya aynı yargı düzeni içindeki yargı yerleri arasında
    görev dağılımı sorununa sebep olabilir. Hem adli yargıda, hem de idari
    yargıda görev alanının belirlenmesi kamu düzeni ile ilgilidir. Taraflar
    aralarında anlaşsalar bile bir mahkemenin görev alanını değiştiremezler.
    Görevsizlik itirazı yapılmadan da mahkeme kendiliğinden görev konusunu
    inceleyerek bu konudaki kararını verir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk
    Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 425).
  20. Dava şartlarının neler olduğu 6100 Sayılı Kanun’un 114. maddesinde
    belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin birinci bendinin (c) alt bendinde
    mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev
    kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece
    incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz
    mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir
    (… Pekcanıtez, … Özekes, Mine Akkan, H. Taş Korkmaz, Medeni Usul
    Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 930).
  21. Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye
    geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü
    tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde
    sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Baki, Kuru: İstinaf Sistemine Göre
    Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s. 190).
  22. Bu arada görevli mahkeme kavramının açıklanmasında fayda vardır.
  23. Genel anlamda bir mahkemenin görevi, belirli bir davaya, dava
    konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk
    derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
    Bilindiği gibi ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel
    mahkemeler olarak ikiye ayrılmıştır. Hangi davalara özel mahkemelerde,
    hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı hususuna “görev”, bunu
    düzenleyen kurallara da “görev kuralları” denir.
  24. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin görev ilişkisi ve
    görevle ilgili kuralların da kamu düzeninden olduğu konusunda öğretide
    ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır. Genel mahkemelerin
    bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış
    olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe
    bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde
    görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine
    girer.
  25. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında ortaya çıkan
    belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Başka bir anlatımla, özel
    mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen
    davaları yürütür. Nitekim 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
    (Anayasanın) 142. maddesinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve
    yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme
    bağlanmıştır.
  26. Mahkemelerin görevi dava konusu sorun üzerinde daha önce bir
    karar vermiş bulunan merciin sıfatına göre değil, tarafların taşıdığı
    özellikler gibi bazı ayrıcalıklar dışında, konunun niteliğine göre belli olur.
    Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgilidir. Kıyas veya yorum ile
    genişletilemez yahut değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan
    durumlarda görev genel mahkemelere aittir (05.12.1977 tarihli, 1977/4
    Esas, 1977/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
  27. Yukarıda belirtildiği üzere, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin
    olup 6100 Sayılı Kanun’un 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli
    olması dava şartıdır. 6100 Sayılı Kanun’un 115. maddesine göre ise dava
    şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine
    bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden
    (resen) gözetilir.
  28. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar
    veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların
    göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki nitelendirme yapılmalı ve
    sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava
    dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. 6100 Sayılı Kanun’un 20.
    maddesi gereğince görev nedeniyle dava dilekçesinin usulden reddine
    dair kararda hangi mahkemenin görevli olduğu belirtilerek dosyanın
    görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (Hukuk Genel
    Kurulunun 15.11.2022 tarihli ve 2020/(23)6-470 Esas, 2022/1516 Karar
    sayılı kararı).
  29. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Asliye hukuk mahkemelerinin
    görevi” başlıklı 2. maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına
    bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin
    davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye
    hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer Kanunlarda aksine
    düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler
    bakımından da görevlidir.
  30. Ticari davalara ise, mülga 6762 Sayılı Kanun’un yürürlükte kaldığı
    dönemde 6100 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihine
    kadar asliye ticaret mahkemeleri, asliye hukuk mahkemeleri ve sulh
    hukuk mahkemeleri tarafından bakılmıştır. 6100 Sayılı Kanun’un
    yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden 6102 Sayılı Kanun’un yürürlüğe
    girdiği 01.07.2012 tarihine kadar da asliye ticaret mahkemeleri ile asliye
    hukuk mahkemeleri tarafından bakılmıştır. Bu dönem içerisinde asliye
    ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin
    mülga 6762 Sayılı Kanun’un 5/3. maddesine göre iş bölümü ilişkisi olması
    sebebiyle ve iş bölümü ilişkisinin ilk itiraz olduğu da dikkate alınarak, iş
    bölümü ilk itirazının bulunmaması hâlinde asliye hukuk mahkemeleri de
    ticari davalara bakmıştır (Levent, Börü/ İ., Koçyiğit ; Ticari Dava, 2. Baskı,
    Ankara 2021, s. 894).
  31. Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce
    asliye ticaret mahkemeleri, bulundukları yerdeki asliye hukuk
    mahkemesinin daireleri durumundaydı ve özel değil, genel mahkemeler
    arasında yer almaktaydı.
  32. Ancak 6335 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun
    Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
    Dair Kanun’un 2. maddesiyle değişik 6102 Sayılı Kanun’un 5. maddesinin
    birinci fıkrası;
    “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına
    bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari
    nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir”
  33. maddesinin üçüncü fıkrası;
    “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk
    mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin
    usul hükümleri uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.
  34. Görüldüğü üzere 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı
    Kanun’un 5. maddesinde 6335 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası,
    ticari davalara asliye ticaret mahkemelerinin bakacağı hususu
    düzenlenmiş olup, 6102 Sayılı Kanun’un 5/3. maddesi gereğince asliye
    ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk
    mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisine dönüşmüştür. Bu durumda
    mahkemeler arasındaki uyuşmazlığa göreve ilişkin usul hükümlerinin
    uygulanması gerekmektedir.
  35. Bununla birlikte, mülga 6762 Sayılı TTK’nın 5. maddesi gereğince; bir
    veya daha fazla ticaret mahkemesi bulunan yerlerde, asliye hukuk ve
    ticaret mahkemeleri arasında görev değil, iş bölümü ilişkisi mevcuttur.
    Esasen, bir yerdeki birden fazla asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki
    de iş bölümü ilişkisidir; ancak buradaki iş bölümü ilişkisi, gerçekte bir iç
    ilişki niteliğindedir. Aynı şekilde, bir yerdeki birden fazla ticaret
    mahkemelerinin ve birden fazla sulh hukuk mahkemelerinin kendi
    aralarındaki ilişki de, gerçekte iç ilişki niteliği taşıyan bir iş bölümü
    ilişkisidir. Ancak, bir yerdeki birden çok aynı tür mahkeme; örneğin birden
    çok asliye hukuk mahkemesi arasındaki iş bölümü ilişkisi (iç ilişki) ile o
    yerdeki asliye hukuk ve ticaret mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi
    arasında iki önemli fark bulunmaktadır.
  36. Birinci fark; ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki
    iş bölümünün, kaynağını kanundan almasıdır. Şöyle ki: mülga 6762 Sayılı
    TTK’nın 4. maddesinde ticari davalar sayılmış; 5. maddenin birinci
    fıkrasında aksine hüküm bulunmadıkça, müddeabbihe göre ticari
    davaların sulh veya asliye hukuk mahkemelerince de görüleceği
    açıklanmış; ikinci fıkrada, ayrı ticaret mahkemesi bulunan yerlerde, asliye
    hukuk mahkemesinin görevinde olan ve 4. madde uyarınca ticari sayılan
    davalara ticaret mahkemesince bakılacağı belirtilmiş; üçüncü fıkrada ise,
    kural olarak iş sahası (iş bölümü) itirazının taraflarca ancak ilk itiraz
    olarak ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Kanunun düzenlediği bu iş
    bölümüne göre, bir yerdeki ticaret mahkemesi kanunda belirtilmiş olan
    ticari davalara; asliye hukuk mahkemesi ise kanunda belirtilen diğer
    hukuk davalarına bakacaktır.
  37. İkinci fark ise; birden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan bir
    yerdeki asliye hukuk mahkemelerinden birinde görülmekte olan bir
    davada, tarafların, o davanın aynı yerdeki başka bir asliye hukuk
    mahkemesinde görülmesi gerektiği yönünde iş bölümü itirazında
    bulunması mümkün olmadığı hâlde; o yerdeki asliye hukuk ve ticaret
    mahkemeleri yönünden böylesi bir iş bölümü itirazının, örneğin asliye
    hukuk mahkemesinde açılmış bir davayla ilgili olarak, oradaki ticaret
    mahkemesinin görevli bulunduğunun veya bunun tersinin ileri sürülmesi
    mümkündür.
  38. Hukuk Genel Kurulunun 14.01.2015 tarihli ve 2013/23-1589 Esas,
    2015/33 Karar; 12.11.2014 tarihli ve 2013/23-1288 Esas, 2014/909 Karar
    sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği gibi yapılan bu genel açıklamalar,
    aynı yargı çevresinde hem asliye hukuk hem de asliye ticaret
    mahkemelerinin birlikte bulunduğu hâllere ilişkin ve bu hâllerle sınırlıdır.
  39. 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalar için görevin sona
    ermemesi ve bu tarihten önce iş bölümü ilişkisinin geçerli olması, iş
    bölümü itirazının bulunmadığı hâllerde asliye hukuk mahkemesinin ticari
    davalara da bakabilecek olması, 6102 Sayılı TTK’nın geçici 9. maddesi
    gereğince eldeki davaların görevli hâle gelen ticaret mahkemelerine
    gönderilmeyeceğine dair geçiş hükmü getirilmiş olmasından
    kaynaklanmaktadır.
  40. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) geçici 9. maddesinde;
    “…(Ek : 6335 – 26.6.2012 / m.38) (1) Bu Kanunun göreve ilişkin
    hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan
    davalarda uygulanmaz. Bu davalar, açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan
    Kanun hükümlerine tabidir…” şeklinde düzenlenmiştir.
  41. Anılan geçici 9. maddeki geçiş hükmü veya istisna düzenlemesi
    gereğince 01.07.2012 tarihinden önce 02.04.2008 tarihinde açılan eldeki
    davada mülga 6762 Sayılı TTK’nın 5. maddesi uygulanmak suretiyle
    davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesinin davaya bakarak
    sonuçlandırması gerekmektedir.
  42. Somut olayda; mutlak ticari davalar arasında sayılmayan menfi tespit
    ve senetlerin iptali istemiyle 02.04.2008 tarihinde ticaret mahkemesi
    sıfatıyla Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada asliye hukuk
    ve ticaret mahkemesi arasında görev değil, iş bölümü ilişkisi mevcut olup,
    mutlak ticari davalar hariç eldeki davada olduğu gibi iş bölümü ilk itiraz
    olarak ileri sürülmediği takdirde, davanın açıldığı asliye hukuk
    mahkemesinde görülmelidir.
  43. Eldeki davanın açıldığı 02.04.2008 tarihinde Fethiye’de ticaret
    mahkemesi bulunmadığından, davalılardan iş bölümü itirazında
    bulunmaları beklenemez. Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi artık eldeki
    davaya bakmakla görevli hâle geldiğinden ve davayı görerek
    sonuçlandırması gerektiğinden, sonradan HSK kararı ile Muğla ilinde
    kurulup 01.09.2021 tarihinde faaliyete başlayan Muğla Asliye Ticaret
    Mahkemesi’nin görevli olduğundan söz edilemez.
  44. Hâl böyle olunca, direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe
    ve nedenlerle onanmalıdır.
    SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda
    açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA,
    Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
    6217 Sayılı Kanun’un 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
    Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086
    Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-3. maddesi
    uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.11.2023 tarihinde
    oybirliğiyle karar verildi.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir