T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2023/6-892
K. 2023/1165
T. 29.11.2023
MENFİ TESPİT VE SENETLERİN İPTALİ DAVASI ( 6102 SK Geç. Md. 9
Gereğince Eldeki Davada Mülga 6762 SK Md. 5 Uygulanacağından
Davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde Görülmesi Gereği – Davanın
Açıldığı Tarihte Asliye Hukuk İle Asliye Ticaret Mahkemeleri Arasındaki
İlişkinin Görev Değil İş Bölümü İlişkisi Olduğu/Uyuşmazlığın Asliye Hukuk
Mahkemesince Görülüp Sonuçlandırılması Gerektiği )
UYUŞMAZLIĞIN ÇÖZÜM YERİ ( Menfi Tespit ve Senetlerin İptali Davası
- TTK’nun Geçici 9. Md.sindeki Geçiş Hükmü Gereğince Eldeki Davada
Mülga 6762 Sayılı Kanunun 5. Maddesi Uygulanmak Suretiyle Davanın
Açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesinin Davayı Sonuçlandırması Gerektiği )
İŞ BÖLÜMÜ İLİŞKİSİ ( Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Asliye Hukuk
Mahkemesinde Açılan Davada Asliye Hukuk ve Ticaret Mahkemesi
Arasında Görev Değil İş Bölümü İlişkisi Mevcut Olup İş Bölümü İlk İtiraz
Olarak İleri Sürülmediği Takdirde Davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde
Görülmesi Gereği/Davanın Açıldığı Tarihte Ticaret Mahkemesi
Bulunmadığından Davalılardan İş Bölümü İtirazında Bulunmaları
Beklenemeyecek Olup Asliye Hukuk Mahkemesi Davaya Bakmakla
Görevli Hâle Geldiğinden Sonradan HSK Kararı İle Kurulup Faaliyete
Başlayan Asliye Ticaret Mahkemesi’nin Görevli Olduğundan Söz
Edilemeyeceği )
2709/m.142
6100/m.1,20,114,115
6102/Geç.m.9
6762/m.5
ÖZET: Uyuşmazlık; eldeki davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye
hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye ticaret mahkemesi mi olduğu
noktasında toplanmaktadır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 9. maddesindeki geçiş hükmü
gereğince 01.07.2012 tarihinden önce açılan eldeki davada mülga 6762
Sayılı TTK’nın 5. maddesi uygulanmak suretiyle davanın açıldığı asliye
hukuk mahkemesinin davaya bakarak sonuçlandırması gerekmektedir.
Somut olayda; mutlak ticari davalar arasında sayılmayan menfi tespit ve
senetlerin iptali istemiyle 02.04.2008 tarihinde ticaret mahkemesi sıfatıyla
Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada asliye hukuk ve ticaret
mahkemesi arasında görev değil, iş bölümü ilişkisi mevcut olup, mutlak
ticari davalar hariç eldeki davada olduğu gibi iş bölümü ilk itiraz olarak
ileri sürülmediği takdirde, davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesinde
görülmelidir.
Eldeki davanın açıldığı tarihte Fethiye’de ticaret mahkemesi
bulunmadığından, davalılardan iş bölümü itirazında bulunmaları
beklenemez. Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi artık eldeki davaya
bakmakla görevli hâle geldiğinden ve davayı görerek sonuçlandırması
gerektiğinden, sonradan HSK kararı ile Muğla ilinde kurulup 01.09.2021
tarihinde faaliyete başlayan Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli
olduğundan söz edilemez.
DAVA : 1. Taraflar arasındaki menfi tespit ve senetlerin iptali davasından
dolayı yapılan yargılama sonunda, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince
verilen davanın usulden reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi
üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda
bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
- Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
- Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği
düşünüldü:
KARAR : I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi - Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin eski yönetim kurulu
başkanı ve ortağı olan dava dışı …’nın şirketle arasındaki husumet
nedeniyle şirketi zarara uğratmak ve haksız şekilde menfaat temin etmek
amacıyla davalılar ile anlaşıp birlikte hareket etmek suretiyle dava konusu
senetleri keşide edip davalılara vererek şirketi borçlandırdığını, söz
konusu senetlerin hukuki mesnetten yoksun olup, hiçbir alacak/borç
ilişkisine dayanmadığını ileri sürerek menfi tespit davasının kabulüne,
davalıların lehdar olarak alacaklı göründüğü dava konusu senetlerden
dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve senetlerin iptaline
karar verilmesini talep etmiş; 02.05.2008 havale tarihli dilekçesinde ve
15.07.2008 tarihli duruşmada alınan beyanında ise davalılardan …
yönünden davayı istirdat davasına dönüştürdüğünü belirtmiştir.
Davalılar Cevabı - Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacı şirkete ait
otelden bozma diyaliz merkezi binasının inşası ve tüm tadilat işini, inşaat
mühendisi … aracılığıyla üstlendiğini, kurulan bu iş ilişkisinde müvekkilinin
inşaat mühendisi N. ile yaptığı anlaşma gereğince işe ait bütün
harcamaları ve ücreti doğrudan N.’ten aldığını, daha sonra davacı
şirketin, yetkilisi … aracılığıyla bazı ilâve tadilatların yapılmasını talep
ettiğini, tüm işlerin ve talep edilen ilâve tadilatların müvekkili tarafından
zamanında ve eksiksiz olarak ifa ettirildiğini, yapılan işlerin karşılığında
davacı şirketin yetkilisi …’nın dava konusu senedi keşide ederek verdiğini,
verilen senedin bedelsiz olmadığını belirterek davanın reddini
savunmuştur. - Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkilinin yetkilisi
olduğu şirket arasında imzalanan protokol ile Fiesta Otelin bulunduğu
binanın diyaliz merkezine dönüştürülmesi için gerekli proje ve
mühendislik hizmetlerinin yürütülmesi işinin üstlenildiğini, davacının iş
bedelini toplam 30.000,00 TL tutarındaki üç adet senetle ödeyeceğinin
kararlaştırıldığını, taahhüt edilen işin süresinden önce ifa edilerek teslim
edildiğini, ancak davacının vadesi gelen senetleri ödemediğini, bunun
üzerine müvekkilinin senet bedellerinin tahsili için icra takibi başlattığını,
söz konusu senetlerdeki imzanın senetlerin tanzim tarihinde davacı şirketi
tek başına borçlandırmaya yetkili olan …’ya ait olduğunu, davacının
senetlerden dolayı borçlu olmadığını yazılı delillerle ispatlaması
gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. - Davalı … dava dilekçesi ekli usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen
cevap dilekçesi sunmamış; Özel Dairenin birinci bozma kararından sonra
yapılan yargılama aşamasında davalının vefat etmesi ve davacı vekilinin
davalı mirasçılarının davaya dâhil edilmelerine yönelik dilekçe sunması
üzerine mahkemece davalının mirasçılarına usulüne uygun davetiye
tebliğ edilmiş, ancak davalı mirasçıları cevap dilekçesi sunmamış,
yargılamaya katılmamışlardır.
İlk Derece Mahkemesi’nin Birinci Kararı - Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi
Sıfatıyla) 11.01.2013 tarihli ve 2008/153 Esas, 2013/76 Karar sayılı kararı
ile; dosyada mevcut ticaret sicil gazetesi örneklerine göre …’nın
29.03.2007 ile 25.05.2007 tarihleri arasında davacı şirket adına tek
başına imza yetkisinin bulunduğu, davaya konu senetlerin tanzim
tarihlerinin 01.04.2007, 02.04.2007 ve 20.04.2007 olduğu, bu hâli ile
senetlerin düzenlendiği tarihte …’nın davacı şirketin yetkilisi olduğu, yetkili
temsilci tarafından imzalanan senetlerden dolayı temsil edilen davacı
şirketin sorumlu olduğu, senetlerin davacı şirket kayıtlarında yer
almamasının davacı şirketin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı ve
davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı - Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı
vekili ile davalılar … ve … vekili temyiz isteminde bulunmuştur. - Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 18.11.2015 tarihli ve
2015/3467 Esas, 2015/5848 Karar sayılı kararı ile;
“…Dosya kapsamından, Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/845
Esas sayılı dosyasında dava konusu bonolar ile ilgili resmi belgede
sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından kamu davası açıldığı, sanıklar
hakkında beraat kararı verilmesine rağmen davacı katılan tarafından
kararın temyiz edildiği, bu nedenle kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
Olaya zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818 Sayılı Borçlar
Kanunu’nun 53. maddesi (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.
maddesi) uyarınca ceza yargılamasında sübuta eren maddi olgular hukuk
hakimini bağlar. Bir başka deyişle ceza davasında, sübuta eren maddi
vakıaların hukuk davasında nazara alınacağı açıktır. Görülmekte olan ve
henüz kesinleşmediği anlaşılan ceza davasının sonuçları eldeki hukuk
davasını etkileyecek niteliktedir.
Mahkemece yapılması gereken iş, ceza davasının kesinleşmesini
beklemek, ceza davası kesinleştikten sonra ceza yargılamasında sübuta
eren maddi olguları ve toplanan tüm delilleri birlikte değerlendirmek ve
sonucuna uygun karar vermekten ibarettir. 6100 Sayılı HMK’nın 165/1.
maddesi hükmü gereğince ceza davası bekletici mesele yapılmadan ve
sonuçları değerlendirilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm
tesisi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar
bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesi’nin İkinci Kararı - Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi
Sıfatıyla) 23.11.2021 tarihli ve 2016/289 Esas, 2021/526 Karar sayılı
kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte
olan davanın ticaret mahkemelerinin görevine giren dava ve işlerden
olduğu, görevle ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olduğundan
taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında resen
gözetileceği, yargılama sırasında Hâkimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun
07.07.2021 tarihli 608 Sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret
Mahkemesi’nin kurulduğu ve 01.09.2021 tarihinden itibaren faaliyete
geçtiğinin belirlendiği, dolayısıyla mahkemenin dava konusu somut
uyuşmazlık bakımından görevsiz hâle geldiği gerekçesiyle dosyanın
görevli ve yetkili Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine devrine ve
gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nin Üçüncü Kararı - Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.12.2021 tarihli ve 2021/1482
Esas, 2021/1184 Karar sayılı kararı ile; Hâkimler ve Savcılar Genel
Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 Sayılı kararı ile kurulmasına karar
verilen ve yargı çevresi tüm Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenen
Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi ile ilgili kararın 01.09.2021 tarihinden
itibaren uygulanmasına karar verildiği, eldeki davanın 02.04.2008
tarihinde asliye hukuk mahkemesinde açıldığı, dava tarihinde yürürlükte
bulunan mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (mülga 6762 Sayılı
Kanun) 5/1. maddesine göre dava tarihi itibariyle Fethiye ilçesinde ayrı bir
ticaret mahkemesi bulunmadığından asliye hukuk mahkemesinin davaya
bakmakla görevli olduğu, davadan sonra yürürlüğe giren 6102 Sayılı Türk
Ticaret Kanunu’nun geçici 9/1. maddesine göre 6102 Sayılı Kanun’un
yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önceki davalara, davaların açıldığı
mahkemede bakılması gerektiğinden davaya bakmakla görevli
mahkemenin Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle 6100
Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2. maddelerine
göre davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, mahkemenin
görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde talep
edilmesi hâlinde dosyanın görevli ve yetkili Fethiye 1. Asliye Hukuk
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı - Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı
vekili temyiz isteminde bulunmuştur. - Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.06.2022 tarihli ve 2022/2518 Esas,
2022/3344 Karar sayılı kararı ile;
“…Somut uyuşmazlıkta dava Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Fethiye - Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır. Dava tarihinde Fethiye’de
müstakil ticaret mahkemesi bulunmaması nedeniyle, ticari dava
niteliğindeki uyuşmazlığa bakmaya, davanın açıldığı Asliye Hukuk
Mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında Hakimler ve Savcılar
genel kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 Sayılı kararıyla Muğla ili mülki
sınırlarının yargı çevresi olarak belirlenen Muğla Asliye Ticaret
Mahkemesi’nin kurulduğu ve 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçtiği
anlaşıldığından Asliye Hukuk Mahkemesince dosyanın Asliye Ticaret
Mahkemesine re’sen gönderilmesine dair verilen karar usul ve yasaya
uygun bulunduğundan Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevsizlik
kararı verilmesi doğru olmamıştır. Kararın bu nedenle bozulması
gerekmiştir…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma sebebine göre
davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer
olmadığına karar verilmiştir.
Direnme Kararı - Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.03.2023 tarihli ve 2022/910
Esas, 2023/133 Karar sayılı kararı ile; dava tarihinin 02.04.2008 olduğu
ve davanın 01.09.2021 tarihinden önce açıldığı, her davanın açıldığı
tarihteki duruma tâbi olduğu, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete
geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince davanın görülmesinin
olanaklı olmadığı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 07.07.2021
tarihli ve 608 Sayılı kararında açıkça işbu kararın 01.09.2021 tarihinden
itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış olan
ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu, ilgili kararda
doğal hâkimlik ilkesinin gözetildiği, HSK kararında görülmekte olan
davaların devri ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği,
sonradan ortaya çıkan değişikliklerin görev ve yetkiyi etkilemeyeceği,
yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hüküm yoksa mevcut
mahkemelerin görevsizlik kararı vererek ellerindeki derdest dosyaları yeni
kurulan mahkemelere gönderemeyeceği, 01.09.2021 tarihinden önce
açılan ticari davaların görevsizlikle gönderilmesinin tabii hâkim ilkesine ve
HSK tarafından yapılan düzenlemeye aykırı olduğu gerekçesiyle direnme
kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi - Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK - Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
HSK’nın 07.07.2021 tarihli, 608 Sayılı kararı ve HSK Birinci Dairesi’nin
08.07.2021 tarihli, 568 Sayılı müstemir yetkilerin belirlenmesine ilişkin
kararı üzerine Muğla ilinde asliye ticaret mahkemesinin kurulduğu ve
01.09.2021 tarihinde faaliyete geçtiği somut olayda; eldeki davaya
bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye
ticaret mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE - Bilindiği üzere görev, 6100 Sayılı Kanun’un 1. maddesinde;
“Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar,
kamu düzenindendir” şeklinde düzenlenmiştir. - Usul Hukuku açısından görev, bir yargı yerinin davanın konusu
yönünden yetkili olması durumudur. Birden çok yargı düzeninin
bulunması veya bir yargı düzeni içinde birden çok yargı yerinin yer alması
yargı düzenleri veya aynı yargı düzeni içindeki yargı yerleri arasında
görev dağılımı sorununa sebep olabilir. Hem adli yargıda, hem de idari
yargıda görev alanının belirlenmesi kamu düzeni ile ilgilidir. Taraflar
aralarında anlaşsalar bile bir mahkemenin görev alanını değiştiremezler.
Görevsizlik itirazı yapılmadan da mahkeme kendiliğinden görev konusunu
inceleyerek bu konudaki kararını verir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk
Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 425). - Dava şartlarının neler olduğu 6100 Sayılı Kanun’un 114. maddesinde
belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin birinci bendinin (c) alt bendinde
mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev
kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece
incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz
mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir
(… Pekcanıtez, … Özekes, Mine Akkan, H. Taş Korkmaz, Medeni Usul
Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 930). - Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye
geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü
tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde
sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Baki, Kuru: İstinaf Sistemine Göre
Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s. 190). - Bu arada görevli mahkeme kavramının açıklanmasında fayda vardır.
- Genel anlamda bir mahkemenin görevi, belirli bir davaya, dava
konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk
derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği gibi ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel
mahkemeler olarak ikiye ayrılmıştır. Hangi davalara özel mahkemelerde,
hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı hususuna “görev”, bunu
düzenleyen kurallara da “görev kuralları” denir. - Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin görev ilişkisi ve
görevle ilgili kuralların da kamu düzeninden olduğu konusunda öğretide
ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır. Genel mahkemelerin
bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış
olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe
bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde
görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine
girer. - Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında ortaya çıkan
belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Başka bir anlatımla, özel
mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen
davaları yürütür. Nitekim 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
(Anayasanın) 142. maddesinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve
yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme
bağlanmıştır. - Mahkemelerin görevi dava konusu sorun üzerinde daha önce bir
karar vermiş bulunan merciin sıfatına göre değil, tarafların taşıdığı
özellikler gibi bazı ayrıcalıklar dışında, konunun niteliğine göre belli olur.
Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgilidir. Kıyas veya yorum ile
genişletilemez yahut değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan
durumlarda görev genel mahkemelere aittir (05.12.1977 tarihli, 1977/4
Esas, 1977/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). - Yukarıda belirtildiği üzere, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin
olup 6100 Sayılı Kanun’un 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli
olması dava şartıdır. 6100 Sayılı Kanun’un 115. maddesine göre ise dava
şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine
bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden
(resen) gözetilir. - Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar
veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların
göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki nitelendirme yapılmalı ve
sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava
dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. 6100 Sayılı Kanun’un 20.
maddesi gereğince görev nedeniyle dava dilekçesinin usulden reddine
dair kararda hangi mahkemenin görevli olduğu belirtilerek dosyanın
görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (Hukuk Genel
Kurulunun 15.11.2022 tarihli ve 2020/(23)6-470 Esas, 2022/1516 Karar
sayılı kararı). - Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Asliye hukuk mahkemelerinin
görevi” başlıklı 2. maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına
bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin
davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye
hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer Kanunlarda aksine
düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler
bakımından da görevlidir. - Ticari davalara ise, mülga 6762 Sayılı Kanun’un yürürlükte kaldığı
dönemde 6100 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihine
kadar asliye ticaret mahkemeleri, asliye hukuk mahkemeleri ve sulh
hukuk mahkemeleri tarafından bakılmıştır. 6100 Sayılı Kanun’un
yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden 6102 Sayılı Kanun’un yürürlüğe
girdiği 01.07.2012 tarihine kadar da asliye ticaret mahkemeleri ile asliye
hukuk mahkemeleri tarafından bakılmıştır. Bu dönem içerisinde asliye
ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin
mülga 6762 Sayılı Kanun’un 5/3. maddesine göre iş bölümü ilişkisi olması
sebebiyle ve iş bölümü ilişkisinin ilk itiraz olduğu da dikkate alınarak, iş
bölümü ilk itirazının bulunmaması hâlinde asliye hukuk mahkemeleri de
ticari davalara bakmıştır (Levent, Börü/ İ., Koçyiğit ; Ticari Dava, 2. Baskı,
Ankara 2021, s. 894). - Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce
asliye ticaret mahkemeleri, bulundukları yerdeki asliye hukuk
mahkemesinin daireleri durumundaydı ve özel değil, genel mahkemeler
arasında yer almaktaydı. - Ancak 6335 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun
Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun’un 2. maddesiyle değişik 6102 Sayılı Kanun’un 5. maddesinin
birinci fıkrası;
“Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına
bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari
nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” - maddesinin üçüncü fıkrası;
“Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk
mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin
usul hükümleri uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir. - Görüldüğü üzere 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı
Kanun’un 5. maddesinde 6335 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası,
ticari davalara asliye ticaret mahkemelerinin bakacağı hususu
düzenlenmiş olup, 6102 Sayılı Kanun’un 5/3. maddesi gereğince asliye
ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk
mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisine dönüşmüştür. Bu durumda
mahkemeler arasındaki uyuşmazlığa göreve ilişkin usul hükümlerinin
uygulanması gerekmektedir. - Bununla birlikte, mülga 6762 Sayılı TTK’nın 5. maddesi gereğince; bir
veya daha fazla ticaret mahkemesi bulunan yerlerde, asliye hukuk ve
ticaret mahkemeleri arasında görev değil, iş bölümü ilişkisi mevcuttur.
Esasen, bir yerdeki birden fazla asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki
de iş bölümü ilişkisidir; ancak buradaki iş bölümü ilişkisi, gerçekte bir iç
ilişki niteliğindedir. Aynı şekilde, bir yerdeki birden fazla ticaret
mahkemelerinin ve birden fazla sulh hukuk mahkemelerinin kendi
aralarındaki ilişki de, gerçekte iç ilişki niteliği taşıyan bir iş bölümü
ilişkisidir. Ancak, bir yerdeki birden çok aynı tür mahkeme; örneğin birden
çok asliye hukuk mahkemesi arasındaki iş bölümü ilişkisi (iç ilişki) ile o
yerdeki asliye hukuk ve ticaret mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi
arasında iki önemli fark bulunmaktadır. - Birinci fark; ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki
iş bölümünün, kaynağını kanundan almasıdır. Şöyle ki: mülga 6762 Sayılı
TTK’nın 4. maddesinde ticari davalar sayılmış; 5. maddenin birinci
fıkrasında aksine hüküm bulunmadıkça, müddeabbihe göre ticari
davaların sulh veya asliye hukuk mahkemelerince de görüleceği
açıklanmış; ikinci fıkrada, ayrı ticaret mahkemesi bulunan yerlerde, asliye
hukuk mahkemesinin görevinde olan ve 4. madde uyarınca ticari sayılan
davalara ticaret mahkemesince bakılacağı belirtilmiş; üçüncü fıkrada ise,
kural olarak iş sahası (iş bölümü) itirazının taraflarca ancak ilk itiraz
olarak ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Kanunun düzenlediği bu iş
bölümüne göre, bir yerdeki ticaret mahkemesi kanunda belirtilmiş olan
ticari davalara; asliye hukuk mahkemesi ise kanunda belirtilen diğer
hukuk davalarına bakacaktır. - İkinci fark ise; birden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan bir
yerdeki asliye hukuk mahkemelerinden birinde görülmekte olan bir
davada, tarafların, o davanın aynı yerdeki başka bir asliye hukuk
mahkemesinde görülmesi gerektiği yönünde iş bölümü itirazında
bulunması mümkün olmadığı hâlde; o yerdeki asliye hukuk ve ticaret
mahkemeleri yönünden böylesi bir iş bölümü itirazının, örneğin asliye
hukuk mahkemesinde açılmış bir davayla ilgili olarak, oradaki ticaret
mahkemesinin görevli bulunduğunun veya bunun tersinin ileri sürülmesi
mümkündür. - Hukuk Genel Kurulunun 14.01.2015 tarihli ve 2013/23-1589 Esas,
2015/33 Karar; 12.11.2014 tarihli ve 2013/23-1288 Esas, 2014/909 Karar
sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği gibi yapılan bu genel açıklamalar,
aynı yargı çevresinde hem asliye hukuk hem de asliye ticaret
mahkemelerinin birlikte bulunduğu hâllere ilişkin ve bu hâllerle sınırlıdır. - 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalar için görevin sona
ermemesi ve bu tarihten önce iş bölümü ilişkisinin geçerli olması, iş
bölümü itirazının bulunmadığı hâllerde asliye hukuk mahkemesinin ticari
davalara da bakabilecek olması, 6102 Sayılı TTK’nın geçici 9. maddesi
gereğince eldeki davaların görevli hâle gelen ticaret mahkemelerine
gönderilmeyeceğine dair geçiş hükmü getirilmiş olmasından
kaynaklanmaktadır. - 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) geçici 9. maddesinde;
“…(Ek : 6335 – 26.6.2012 / m.38) (1) Bu Kanunun göreve ilişkin
hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan
davalarda uygulanmaz. Bu davalar, açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan
Kanun hükümlerine tabidir…” şeklinde düzenlenmiştir. - Anılan geçici 9. maddeki geçiş hükmü veya istisna düzenlemesi
gereğince 01.07.2012 tarihinden önce 02.04.2008 tarihinde açılan eldeki
davada mülga 6762 Sayılı TTK’nın 5. maddesi uygulanmak suretiyle
davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesinin davaya bakarak
sonuçlandırması gerekmektedir. - Somut olayda; mutlak ticari davalar arasında sayılmayan menfi tespit
ve senetlerin iptali istemiyle 02.04.2008 tarihinde ticaret mahkemesi
sıfatıyla Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada asliye hukuk
ve ticaret mahkemesi arasında görev değil, iş bölümü ilişkisi mevcut olup,
mutlak ticari davalar hariç eldeki davada olduğu gibi iş bölümü ilk itiraz
olarak ileri sürülmediği takdirde, davanın açıldığı asliye hukuk
mahkemesinde görülmelidir. - Eldeki davanın açıldığı 02.04.2008 tarihinde Fethiye’de ticaret
mahkemesi bulunmadığından, davalılardan iş bölümü itirazında
bulunmaları beklenemez. Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi artık eldeki
davaya bakmakla görevli hâle geldiğinden ve davayı görerek
sonuçlandırması gerektiğinden, sonradan HSK kararı ile Muğla ilinde
kurulup 01.09.2021 tarihinde faaliyete başlayan Muğla Asliye Ticaret
Mahkemesi’nin görevli olduğundan söz edilemez. - Hâl böyle olunca, direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe
ve nedenlerle onanmalıdır.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda
açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6217 Sayılı Kanun’un 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086
Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-3. maddesi
uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.11.2023 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.